9 Ekim 2012 Salı

ABD Batı Sahilleri Gezimiz 4, San Diego

Grand Canyon'dan konaklamak üzere tekrar döndüğümüz Las Vegas'dan bu sefer San Diego'ya doğru yola koyulduk. Yaklaşık altı saatlik bir yolculuğun ardından San Deigo'ya vardık.


San Diego ABD'nin güney batı ucunda Meksika ile sınır olan Californiya eyaletinin bir şehri. Şehrin bu özellikleri nedeniyle çok canlı, renkli ve güzel olcağını tahmin ediyorduk. Tahminimizde yanılmadığımızı daha ilk durağımız olan Balboa Park' a girdiğimizde anladık.

 Orda olduğumuz vaktin bir pazar günü öğleden sonrası olması da ayrıca güzel bir tesadüf oldu bizim için. Tabi şehrin genelde ılıman bir iklime sahip olmasının yani iklim faktörünün de bu canlılıkda bir etken olduğunu unutmamak lazım. Aslında şimdi yazarken düşünüyorum da Park deyince okuyan birisinin kafasında neler canlanıyor acaba? Balboa Parkı içinde çok sayıda müze (10'un üzerinde), sanat galerileri, gösteri alanları, çeşit çeşit özel dizay edilmiş bahçeler ve filmlerden de duyduğumuz dünyanın en meşhur hayvanat bahçesini (San Diego Zoo) barındırıyor.

Park o kadar canlı geldi ki bize, bir an Amerika değil de bir Avrupa şehrine yada ne bileyim sınırın öte tarafında bir latin amerika şehrine gelmişiz gibi hissettik. Çünkü parkın her köşesinde bir sokak gösterisi, bir aktivite, bir performans ve bir hareket.Hal böyle olunca bizde günümüzü bu güzel parkda geçirdik ve çok keyif aldık.

Parkın bir çok yerinde solo yada grup halinde müzik yapan insanları gördük, şehirde latin rüzgarları esiyor...


  

 

hokus pokuscu :-)


 İtinayla fal okuyan bir abla :)







 Parkın içinde insanların köpeklerini serbestçe bırakabilecekleri etrafı kapalı bir de eğitim alanı var. Burda yaşayan çok sayıda insanın köpeğinin olduğunu düşündüğümüzde bu da bir ihtiyaç tabi :)


 Parkın içinden yer alan daha çok el sanatları ürünlerinin satıldığı bir alışveriş mekanı. Alanın zemini de park kadar renkli..


Parkın içindeki bahçe ve çevre düzenlemeleri gerçekten harikaydı...Bu arada parkın evlilik ve de hamile fotoğrafları çektirenlerin popüler bir mekanı olduğuna bir çok kez şahit olduk.





Havuzun gerisinde yer alan yapı, botonik bahçesine ait.




Park içinde yer alan eski bir binanın bahçesindeki çok hoş bir kafe...


 Parkın bizim girdiğim kapısı ve kapının ardında yer alan kilise binası
  


    Parkın içinden San Diego downtownun görüntüsü




Günün akşamında şehrin downtownuna gittik. Downtownda akşam yemeği için gittiğimiz kafe restaurant bizim için hoş bir anıya da vesile oldu.  La Mirage cafede bir yandan menuden vereceğimiz siparişleri belirlerken bir yandan da  etrafı gözlemliyorduk. Yediğimiz köftelerdeki tad ve gözümüze çarpan nazar boncukları nedeniyle acaba dükkan sahibi Türk mü diye kendi aramızda konuşurken dükkan sahibinin yanımıza gelip bizimle Türkçe konuşmasıyla merakımızı gidermiş olduk. Dükkanı kendisi Türk eşi Lübnanlı bir çift işletiyordu. Tabi hal böyle olunca da yemeklerin lezzetini siz düşünün :-)


Keyifli bir akşam yemeğinden sonra biraz yüreyerek biraz arabayla downtownı dolaştıktan sonra son olarak Seaport Village olarak isimlendirilen içinde çok sayıda kafe, restaurant, kitapcı ve hediyelik eşyalar satan mağazaların bulunduğu alana gittik.



Seport Village içinden bir kaç kare.. Alttaki resimdeki kitapçı oldukça hoş bir mekandı.




 Seport Village'den San Diego'yu Coronado adasına bağlayan köprü...


 San Diego'daki ilk günümüze sığanların bir kısmı bunlar. Ama anlatacak şeylerimiz bitmedi. Bu yüzden ikinci günkü gezilerimizi anlatmaya bir sonraki yazımda devam edeceğim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder