8 Aralık 2012 Cumartesi

Yale Üniversitesi Gezimiz, New Haven

Amerikadaki gezi konseptlerimizden biri de bizdeki cami-türbe-kutsal mekan ziyaretleri benzeri büyük üniversite gezileri oldu. Malum dünyanın en iyi üniversiteleri burada olunca gürülecek yer listesi de oldukça uzun oluyor. Gerçi Boston yani yaşadığımız şehir önde gelen bir çok iyi üniversitenin mekanı olmasından dolayı ziyaret mekanı olarak oldukça zengin ama bu kadar yaklaşmışken bir de Yale'i görmeden dönmeyelim dedik. Nede olsa Amerika'nin en eski ve en iyi üniversitelerinden biri, şöyle kampüsünde dolaşıp havasını solumak lazım, tabi sadece bakmak yetmez her ziyaret mekanının kendine göre vazifeleri var mesela: çeşmesinden su içip, kapısına bir çapıt baglayıp, sonra üç gulhu bir elham okuyup Allaha bu aciz kuluna da ömründe bir nobel kazanmayi nasib etmeyi diledikten sonra kampüste dualı kesme şekeri dağıtmak gibi..:) İsin espirisi bir yana Yale'i ziyaret etme fikri günü birlik de olsa bize Connecticut eyaletinin New Haven  şehrini görme şansı da verdi. Spring break bu gezimizi gercekleştirmek için uygun bir firsat oldu. Bir bahar günü otobüsle yaptıgımız yolculugumuz uzun soluklu road trip formatındanki öteki yolculuklarımızdan farkli olsa da bizim için gayet eğlenceli ve dolu dolu geçti.

Otobüs biletlerinin fiyatları ucuz olunca deneyelim bari "megabus"in canısağolsun, olmadı arabayla tekrar gideriz nasil olsa dedik. Bir kaç hafta önceden aldigimiz Boston- New Haven arasi iki kişi gidiş-dönüş biletlerine toplamda $18 gibi komik bir para ödedik. Ayrıca Amerikada eyaletler arası otobuse binmek ayrı bir macera, biletlerde koltuk numarası olmadığı için erken gelen en iyi yeri kapıyor, böyle olunca da otobüsün kalkacagi yerde öncesinde Amerikada görmeye alışık olmayacağınız upuzun bir sıra oluşuyor.

New Haven New England bölgesi dahilinde bulunan küçük bir amerikan şehri. Şehre bütün kimliğini Yale Üniversitesi veriyor neredeyse. Üniversite 1701 yılında Amerikan kolonilerinin gelecekteki politik liderlerini yetiştirmek amacıyla kurulmuş ama zaman içinde sadece Amerikan liderlerinin değil dünyanin farklı bir çok ülkesinden de liderlerin eğitim gördüğü, tartışmasız dünyanin lider okullarından biri haline geliyor. (hatta bizim Tansu Çiller bile Yale'de eğitim görmüş her ne kadar liderlik başarısı tartışılsa da :) New Haven'a dönecek olursak içinde üniversitenin olmadığını düşündüğümüzde pek de bir özelliği olmayan tipik bir Amerikan şehri-kasabası.

Boston'dan New Haven'a yolculuğumuz yaklaşık üç saat sürdü. Otobüsten indikten sonra, gardaki information desk'ten aldığımız şehir haritası rehberliğinde yürüyerek şehri dolaşmaya başladık. İlginç olan garın içinde şehre ilişkin çeşitli rehber, tanitim ve reklam broşürlerinin bulunduğu keoskta (nereye giderseniz gidin her yerin kendin ait rehber ve tanıtım broşürlerini bulabilirsiniz) sadece New York'la ilgili şeyler vardı. Sanki burada görülecek birşey yok, sen en iyisi vakit kabetmeden New York'a git der gibiydi. Biz de elimizdeki basit haritayla yetinmek zorunda kaldik. Her taraf yürüme mesafesinde oldugu için hiç toplu ulaşim kullanmadık, gerçi kullanmak istesek toplu ulaşım aracı varmıydı oda şüpheli. Şehrin içine ilerledikçe üniversitenin binalari karşımıza çıkmaya başladi. Birçok akademik alanda eğitim olduğu için binalar etrafa yayılmış ve şehrin normal düzeni içinde tek yapılar ve yapı gupları, bazisi büyük kapalı avlulu, bazısı açık bahçeli olmak suretiyle yerleşmişler. Farklı dönem ve mimari tazlarda inşa edilmiş tüm bu yapılar, küçük bir alan içinde farkli mimari karakterleri yansıtırken, günümüzden geçmişe görsel bir zaman cizelgesi gibi.
Yale Üniversitesi hastanesi önünden bir manzara 

Yala üniversitesi binalarından birisi
 Yale Center For British Art'dan kareler...

 
Yale University Art Gallery'den bazı kareler... 
  











Yale University Art Gallery arka bahçesi
Yale University Art Gallery arka bahçesi
 Yale üniversitesi kampüs ve çevresinden ilgimizi çeken bazı kareler...





 Yale Üniversitesi kütüphane binasının içinden kareler




 
Yale University Beinecke Rare Book and Manuscript Library'den kareler... 






Gezimiz sırasında İdil Biret'in Yale'deki konser afişine de rastaldık
 Kapmüs çevresindeki gezimizden kareler...




  

19 Kasım 2012 Pazartesi

New England'da Sonbahar (Fall Foliage)

Bu yazımda ününü Amerika'ya gelmeden önce de duyduğumuz ve daha önce buralara gelen herkesin hayranlıkla anlattığı new england sonbaharının görsel şovundan yani fall foliage'dan bahsetmek istiyorum. Fall foliage kısaca ağaç yaprakları anlamına geliyor. Ama durum bu kadar yalın değil. Eylül ayının gelmesi ile birlikte ağaç yaprakları yeşilden kırmızıya, kırmızıdan turuncuya, turuncudan sarıya onlarca ton ve desende kısa bir süreliğine değişimler yaşıyor. Adeta tabiat yeni bahara doğmak üzere sahneden coşkuyla çekiliyor...Ağaç yapraklarındaki bu renk değişimleri doğayı, şehirlerin parklarını ve hatta şehrin sokaklarını masalsı bir tabloya dönüştürüyor. Oluşan bu tabloları hayranlıkla izlemek ise biz şehirli insanlar için ayrı bir eğlence ve keyif anlarına dönüşüyor.

Sonbaharda ağaç yapraklarının bu renkli şovu Kanada ve Amerika'da ama özellikle new england bölgesinde önemli bir turistik aktivite haline dönüşmüş durumda. Amerikanın hatta dünyanın bir çok yerinden bu doğa şovunu izlemek için geziler, turlar düzenleniyor.

Fall foliage kimileri için bir tutku...Her yıl sonbaharın gelmesini iple çeken bunu en değerli hobilerinden birisine dönüştüren insanlar bile var. Bu insanlar kuzeyden başlayarak yaprakların renk değişimlerini, hangi derecede olduğunu (peak, moderate, fade) gün be gün hatta saat saat rapor edip, fotoğraflarını paylaşıyorlar. Bu insanlara gözetleyici anlamında "peeper" deniyormuş.

Yapraklar renk değiştirmeye eylül ayı başında Kanada ve Amerika'nın kuzeyinden (Maine, Vermont, New Hamsphire) başlayarak zaman ilerledikçe güneye doğru devam ediyor. Ekim sonu hatta daha güneylerde kasımın ilk günlerine kadar yaprakların bu renk şovunu izlenebiliyor. Zamana ve yere bağlı olarak fall foliage zirve (peak), ortalama (moderate), solmaya yakın (fade) derecede olabiliyor. Her bir renk geçişinin ayrı bir güzelliği olsa da "peak" zamanda renkleri hem daha canlı hem de çok daha çeşitli görmek mümkün oluyor.

Fall foliage'ın dünyada en güzel izlenebildiği yerden birisi new england bölgesi...biz de burada bulunmuş olmanın nimetini kaçırmak istemedik ve bu şovu en güzel şekilde hissedebileceğimiz bir rota  aramaya başladık. Araştırıken bununla ilgili o kadar çok site, rehber ve bilgi ile karşılaştık ki nereye gideceğimize karar vermekte zorlandık. Nihai olarak gidiş zamanımız açısından New Hampshire'da bulunan White Mountains National Forest içindeki bir rotada karar kıldık. Gitmeyi planladığımız tarih yaprakların "peak"den "moderate" döndüğü zamana denk geliyordu. Bir cumartesi sabahı erkenden yola çıkıyoruz. Fall foliage turuna başlayacağımız nokta evimizden yaklaşık 135 mil kuzeyinde. Sabah hava hafiften bulutlu ve yağmur yağmaya meyilli. Yağmamasını dileyerek çıkıyoruz yola. Yaklaşık iki buçuk saatlik yolun ardından rotamıza başlayacağımız Kancamagus Highway'ine giriş yapıyoruz. Hava da hafiften yağmur bırakmaya başlıyor. Yola girer girmez büyülü, masalsı bir boyuta geçmiş gibi hissediyoruz. İşte bu yolculuktan objektifimize yansıyan karelerden sadece bir kaçı..
 
Yolumuz üzerinde ormana doğru bir çok trekking parkuru görüyoruz. Bunlardan bazılarında durup ormanın içlerine doğru yürüyoruz. Hazırlıklı olmadığımızdan ve zaman zaman da yağmurun başlması nedeniyle çok fazla ilerleyemiyoruz.



Manzaralar o kadar pastoral ve etkileyici ki insan anlatmaya kelime bulamıyor...



   
  
Yolculuğumuz sırasında zaman zaman yağmur da çiseliyor. Arabanın camından yağmur damları ve rengarenk doğa...



National park sınırlarındaki gezimizde koruma altına alınmış bir tarihi ormancı evini de ziyaret ediyoruz. The Russell Colbath House olarak anılan bu ev 19'uncu yüzyılda burada yaşayan bir ormancı ailesine ait. Ev, içindeki eşyalarla birlikte korunmuş. Dolayısıyla o dönemde kırsalda yaşayan bir amerikan ailesinin hayatına dair önemli gözlemler yapmak mümkün oluyor.
The Russell-Colbath house
19'uncu yüzyılda yaşamış The Russell-Colbath ailesine ait bu evin içinden bazı kareler...

 Alttaki fotoğraflar ise bu evde yaşayan insanlara ait. Fotoğrafları, müzedeki fotoğraflar üzerinden çektik.
 
  
Daha önce de ifade ettiğim gibi ağaç yapraklarının renk değişimleri şehir içinde de inanılmaz güzel görüntülere dönüşebiliyor. Yaşadığımız yerin bir kaç sokak ötesinden (brookline) manzaralar...
Harvard Üniversitesi bahçesinden bir enstantane