6 Kasım 2012 Salı

Niagara Şelaleri Gezimiz

Amerikaya geldiğimiz ilk günlerde turistik şehirler için yapılan "mutlaka görülecek yerler" başlıklı listelerden esinlenerek kendi "görmeden dönmeyeceğimiz yerler" listemizi hazırlamıştık. Bu yazımda işte o listede yer alan yerlerden birisine, Niagara Şelalesine yaptığımız geziden notları paylaşmak istiyorum. Niagara Şelalesi bulunduğumuz Boston şehrinden yaklaşık 460 mil yani 740 km. Bu da normal yol şartlarında (saatte 60 kimi yerlerde 65 mil hız limiti var) sekiz saat demek. İşin bir de kötü tarafı, güzergah üzerinde mutlaka görelim diyebileceğimiz öyle pek orjinal yada bizim ilgimizi çekecek bir yer de yok. Hatta bir ara Niagara'ya kadar gitmişken Chicago'ya geçmeyi bile düşündük ama daha sonra bundan vazgeçtik. Gezimizi bir gece orada kalacak şekilde planladık. Duruma göre vakit bulursak Niagara'nın bir saat mesafesindeki Thousand Island bölgesine de geçecektik.

Sabahın ilk saatlerinde çıktığımız yolculuğumu ara sıra hız limitlerini de zorlayarak yedi saatte tamamlayabildik. Tabi bu arada Amerikadaki ilk polis tecrübemizi de yaşamış olduk. Niagara'ya çok yaklaşmıştık ki sabırsızlıktan olacak bir ara 65 olan hız limitini 15 mil aşarak 80'i geçmişim. Bunu arabanın arkasına doğru yanaşıp sirenlerini yakan polis arabasını dikiz aynasından görünce anladım. Bundan sonraki sahneler Amerikan filmlerinden de bildiğiniz gibi :) Ne olacağının şaşkınlığı içinde elimiz direksiyonda polisin gelmesini bekliyoruz. Bir kaç rutin sorunun ardından çok şükür ki bir uyarı ile kurtarıyoruz. Ya da öyle umuyoruz.

Niagara'ya geldiğimizde öğlen saatleri olmuştu. Şelalerin bulunduğu milli parka giriş yaptığımızda ilk tepkimiz burasının daha önce gördüğümüz milli parklara göre neden bu kadar düzensiz, kirli ve karışık olduğuydu. Park içindeki alışveriş ve yemek mekanları böyle bir yer için oldukça ortalama altıydı. Bunun böyle olmasını parkın ve şelalenin ABD Kanada sınırında olması nedeniyle Amerikalıların ve vize problemi olmayanların Kanada tarafına geçmeyi tercih etmeleri ile açıklayabildik. Bunda şelalerin Kanada tarafından çok daha güzel görünüyor olmasının etkisi de çok büyük tabi. Aradaki mesafe bir nehri bağlayan bir 1 km'yi bile bulmayan bir köprüyü geçmek kadar. Bu yüzden vize sorunu olmayan birisinin karşı tarafa geçmemesi gibi bir olasılık olamaz. Her neyse biz bizim gibi olan yetmiş iki milletten insanla birlikte (şaka bir yana inanılmaz bir insan çeşitliliği var, ağırlıklı hintli ve çinliler) şelaleri ABD tarafından görecektik.

Park içindeki gezimizi anlatmaya başlamadan önce gezi defterime şelale hakkında biraz bilgi eklemek istiyorum. Niagara Şelaleri (Niaga Falls), Kanadanın Ontario şehri ile ABD'nın New York eyaletinin arasında tam iki ülke arasındaki sınırın geçtiği çizgide bulunan üç şelalenin ortak adıdır. Bu şelaler büyükten küçüğe Kanada sınırında bulunan the Horseshoe Falls, the ABD tarafında olan the American Falls ve Bridal Veil Falls. Erie ve Ontario göllerine dökülen Niagara ırmağı üzerindeki bu şelaleler dünyanın akış hızı en yüksek şelaleleridir. Bu özelliği dolayısıyla da hidroelektrik güç kaynağı bakımından da oldukça değerlidir. Nehir üzerine kurulmuş santrallerde önemli miktarda elektrik üretiliyormuş. Niagara Şelalesi'nden yarım dakikada 168.000 m³ su aktığı ifade edilmektedir.

Parkın içinde çeşitli bot turlarından, gezilere, müzelere kdar çok sayıda aktivite yapma imkanı bulunuyor. Aşağıya aldığım çizim parkı daha iyi anlamaya yardımcı olacak nitelikte. Bu çizim aynı zamanda aktivite yerlerini de gayet güzel gösteriyor.


Bizce bu aktivitelerin en güzeli ve unutulmaz olanı neredeyse şelalerin içine kadar götüren bot turu yani Maid of Mist. Buraya gidildiğinde belki de yapılmadan dönülmeyecek tek aktivite. Bot turuna alttaki resimde görülen kule içindeki asansörlerle ulaşılıyor. Kulenin üst kısmı ise şelaleri seyretmek için seyir terası olarak dizayn edilmiş. Buradan hem Amerika hem de Kanada tarafındaki şelaleri aynı anda izlemek mümkün. 
Bot turuna başlarken herkese yağmurluk veriliyor. Gezi sırasında şelalere yaklaştıkça bu yağmurluklar da yetersiz gelmeye başlıyor. Rüzgarla birlikte üzerimize sağnak yağmur gibi yağan şelale damlaları altında ıslandık.


Bot gezisinde harika pozlar da yakaladık. Hatta şelale manzarasına bir de gökkuşağı eklenince kaçırılmayacak bir fırsat doğdu bizim için. Şelale ile gökkuşağı manzarasını birlikte çekebilmek için fotoğraf makinasının ıslanmasını da göze alarak bu anları ölümzsüzleştirdik.



Botla Niagara nehri üzerindeki turumuz devam ederken sol tarafımızda şelaler olanca güzelliği ile bizi mest ederken sağ tarafımızda şelalenin damlacıklarının ardındaki şehir silüeti akıp gidiyordu.


Daha önce de belirttiğim gibi Niagara Şelaleri üç şelaleden oluşuyor. Turumuzda ilk gördüğümüz şelale ABD tarafındaki Bridal Veil yani gelin duvağı adı verilen şelale. Bot turu sayesinde oldukça yakınına kadar gidebiliyoruz. Manzara harika. Düşen su kütlesi ve onun oluşturduğu atmosfer o kadar etkileyici ki heyecanlanmamak mümkün değil. Zihnimdeki şelale algısının ve anlamının yeniden tanımlandığını hissediyorum.

Niagara Bridal Veil Şelalesi
Niagara Bridal Veil Şelalesi
Bridail Veil şelalesini geçtikten sonra bir müddet sakin sularda ıslanmadan turumuza devam ederken fırsatı bulup arkaya dönüyorum. Arkadaki manzara ABD ile Kanada'yı nehir üzerinde bağlayan Rainbow köprüsüne ait. Şelale ve hafif gökkuşağıda manzaraya ayrı bir güzellik ekliyor.


Bot diğer şelalere doğru devam ederken şelalerin suyu rüzgarla birleşip bizi ıslatmaya başlıyor bu anlarda kameramızı daha fazla risk etmemek adına fotoğraf çekemiyoruz. Bot turunun ardından Bridail Veil şelalesinin dibinden tepeye doğru yapılmış merdivenleri kullanarak şelaleye daha fazla yaklaşıyoruz. Islanmak güzeldir :)

Bot turunun ardından kulenin seyir terasına çıkıp bir taraftan güneşin altında kurumaya çalışırken diğer taraftan  şelaleri ve nehir üzerinde su damlacıkları içine doğru yol alan  maid of the mist botlarını fotoğraflıyoruz.






Maid of the Mist'den sonra park içindeki gezimize Goat Island'a geçerek devam ettik.  İşte bu ada üzerindenki seyir noktalarından çektiğimiz fotoğraflardan bazıları...

ABD ve Kanadayı bağlayan Rainbow Köprüsü

Niagara American Falls
Kanada tarafında yer alan Horseshoe Fall. ABD tarafından açı ancak bu kadar. Asıl manzara Kanada tarafında.

Güneşin batmaya yakın olduğu anlarda su damlacıklarının oluşturduğu perdenin ardındaki şehir: Ontario
  Goat Island'da gezerken Amerikanın sokakta yaşayan en yaygın canlısı (bizdeki kediler gibi) olan sincapların ilk kez siyah olanına rastladık.

Siyah sincap
Goat Island üzerinde güneşin batmaya hazırlandığı anlarda nehrin kenarındaki banklara oturmuş, sanki az sonra uçurumdan hiç düşmeyecek gibi sakin sakin akan suları seyrederken yandaki yaşlı çiftin Kanada tarafındaki bir noktaya sabitlenmiş bir şekilde heyecanla baktıklarını fark ediyoruz. Biz de o tarafa yöneldiğimizde çok önemli bir ana da şahit oluyoruz. Bir canbaz kule ile paralele yükseklikteki otel binası arasında ip üzerinde yürümeye hazırlanıyordu. Elinde uzun bir çubukla ipin üzerine indiğinde sanki ben de ipe iniyormuşum  gibi irkildim. Değil ip oradan yay yolu geçse üzerinden aşağıya bakmadan yürüyemezdim. Kameramızın özelliği sayesinde o anı etraftakilerden çok daha yakından görme şansımız oluyordu. Zoomladığımız son noktada görüntü aynen aşağıdaki gibiydi. Evet adam remen ipin üstünde yürüyordu. Canbaz yürüyüşünü yarım saatte tamamladı.
Niagara'nın Kanada tarafında iki bina arasında bir adam ip üstünde yürüyor !
Otel ve kule arasında ipte yürüyen adam
Kamerayı daha yakınlaştırdığımızda güvenlik amaçlı olduğunu tahmin ettiğimiz bir sistemi görüyoruz  
Canbazın ip üstündeki yürüyüşünü seyrettikten sonra uzun süre bunun etksinde kaldık. Artık güneş batmış gecenin maviliği Niagara'nın sularına düşmüştü. Bu muhteşem atmosferin gecesi de muhteşem olmalıydı. Bu anları seyretmek ve fotoğraflayabilmek için tekrar seyir kulesine gittik. Tabi bu kez yer bulmakda zorlandık. Çünkü havanın kararmasıyla karşı taraftan yakılan ışıklandırma sistemi şelaleri ayrı bir görsel şölene çeviriyordu. Kimse de bu anları kaçırmak istemezdi haliyle.




Sabahın ilk ışıkları ile çıktığımız Niagara yolculuğuna ne kadar çok şey sığdırmışız. Artık, şelalere on dakika mesafedeki otelimize geçip yarın önce Thousand Island'a yapacağımız gezi ve ardından da Boston'a dönüş yolculuğu için dinlenmemiz gerekiyordu.

2 yorum:

  1. Biz de bu sene gitmeyi düşünüyoruz. Çok güzel bilgiler vermişsiniz. Özellikle de fotograflar nefis. Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir yazı .Ben Montreal ve ardından Toronto ve oradan üç gün süren bir tren yolculuğu ile eko turizm harikası Jasper' a ulaştım. Oradan araba kiralayarak Winnipeg Vancouver Victoria Bir ay çok çabuk geçti. Jasper' ı ve Victoria adasını çok beğendim. Bloğumu merak ederseniz:http://dnyaninetrafinda180gn.blogspot.com.tr/p/kanada-jasper.html

    YanıtlaSil