Manhattan'da 59'uncu sokağın yukarısı uptown (yukarı) manhattan olarak adlandırılıyor. Bu bölge, tam ortasında yer alan Central Park'ı, parkın doğu ve batı yakasına konuşlanmış dünyaca ünlü müzeleri, ivy lig (ivy league) üyesi Columbia Üniversitesi ve Afrikan Amerikan nüfusun popüler bölgesi Harlem'i ile gezimizin en renkli ve tatmin edici kısmını oluşturdu.Central Park
Manhattan'ın 59 ile 106'ncı sokakları arasında kalan Central Park, Manhattan gibi dünyanın en yoğun şehrinde tam anlamıyla bir can simidi. Parkı baştan sonra dolaşmamız mümkün olmadıysa da çeşitli gelişlerimizde epey vakit geçirme şansımız oldu. Yorulduğumuz anlarda yakındaki Whole Food'dan birşeyler alıp park içinde küçüp çapta da olsa piknik yapmak New York gezilerimizin adeta bir geleneği oldu. Özellikle 2011 sonbaharında hava sıcaklığının ağustos sıcaklarını aratmadığı bir günde yürümekten bitap düştüğümüz anlarda kendimizi park içindeki küçük göllerden birisine nazır gölgeliğe atışımızı unutmamız ne mümkün. Orada geçirdiğimiz bir kaç saat günün bütün yorgunluğu aldı götürdü sanki. İşte şehir parkı böyle olmalı dedik kendi kendimize. Neden bizde böyle yaşayan, doğal, şehrin hemen yanı başında nefes alınacak parklar yapılmaz ki ya da var olanlara da marifetmiş gibi beton dökülür ki.
Central Park, Photo:Google Images |
Parka adım attığınızda bir anda şehrin kapısından çıkmış başka bir dünyaya adım atmış gibi oluyorsunuz. Atmosfer o kadar faklı ki. Bireysel ya da grup olarak koşanlar, köpeğiyle yürüyüşe çıkmış her yaştan insanlar, bisikletliler, güneşlenenler, kitabını okuyanlar, piknik yapanlar, uzanmış dinlenenler, sincapları besleyenler, müzik çalanlar, park içindeki göllerde kayıkla gezenler, oyun alanlarında takım oyunlarını oynayanlar...
Parkın doğu ve batı yakasında park manzaralı semtler newyorkun en gözde konut alanlarıymış. Aynı zamanda park, parka bakan caddeler üzerindeki dünyaca ünlü müzeleri ile çok güzel bir kombinasyon oluşturmuş. Bu müzelerden Metropolitan Müzesi ve Guggenheim müzesi doğu yakasında, Natural History (Doğa Tarihi) müzesi ise batı yakasında.
Parkın başladığı 59'uncu sokak aynı zamanda tursitik fayton gezilerinin başladığı yer. Birbirinden faklı süslemeleri olan bu atlı arabalar modern şehrin, metropolün caddelerinde nostaljik gezi yapmak isteyenler için iyi bir seçenek.
Metropolitan Art Müzesi
Kısaca MET olarak da kısaltılan bu müze dünyanın en büyük ve önemli sanat müzelerinden birisi. 1872 yılında açılmış. Bu müze büyüklüğü, içerdiği sanat eserlerinin sayısı ve çeşitliliği itibariyle kısa sürede gezip çıkılacak müzelerden oldukça farklı. Müzeyi hakkıyla gezmek en az bir tam günü alıyor, ilgi durumuna bağlı olarak bu süre daha da artabilir. Müzenin sürekli koleksiyonları 17 farklı bölümde sergilenen iki milyondan fazla sanat eserinden oluşuyormuş.
Müzenin önceden belirlenmiş giriş ücreti yanında dilediğiniz kadar bağış yaparak da (bağış kişi başı bir dolar bile olabiliyor) müzeyi gezmek mümkün.
Müze büyük olunca içindeki sosyal alanlar da bir o kadar çok ve çeşitli oluyor. Müze içerisinde farkı tarzda bir çok kafe ve restaurant da bulunuyor. Bu kafelerden en güzeli özellikle havanın güzel olduğu zamanlar için müzenin çatısında bulunanı. Yorucu ama keyifli müze gezimizin sonunda çıktığımız roof cafe'den harika central park ve manhattan manzarasının da keyfini çıkardık.
Guggunheim Müzesi
Cenral Parkı'ın doğu yakasında hemen parka bakan beşinci cadde üzerindeki Guggunheim Müzesi ise new york'un bir diğer meşhur ve önemli sanat müzesidir. Müze binası ile de dikkat çekiyor.
Natural History (Doğa Tarihi) Müzesi
New York'da bulunan Doğa tarihi müzesi Washington DC de gördüğümüz benzer müzeden sonra gördüğümüz ikinci doğa tarihi müzesi oldu. İlki kadar heyecanlı ve şaşırtcı gelmese de burada gördüğümüz çeşitli büyüklükteki onlarca dinazor iskeleti yine ilgimizi çekmişti.
Columbia Üniversitesi
Üniversite kampüsü, Harlem'in batı bölgesinde bulunuyor. Columbia Üniversitesi ABD de Harvard, MIT, Yale, UPEN ve Stanford üniversitelerinden sonra gördüğümüz bir diğer ivy lig üniversitesi oldu. Bu seçkin üniversitelerin kampüslerini gezmek de bizim için oldukça öğretici bir tecrübe oldu. Columbia üniversitesi kampüsünün aşağıya aldığım ana kütüphanesinin merdivenlerine oturmuş meydandaki hareketliliği seyrederken kısa süre içinde merdivenlerde sağımızda solumuzda artan kalabalıkla birlikte biranda bir açık hava toplantısının istemeden konuğu bile olduk.
Amsterdam caddesi ve 112. sokakta bulunan Cathedral of St. John the Divine, new york'un mimari açısından önemli binalarından birisidir.Dünyanın sayılı büyük katedrallerinden birisi olan bu kilisenin kulesine cumartesi günleri çıkılıp manhattan manzarası seyredilebiliyormuş.
Harlem
Harlem Central Park'ın bittiğe yerde başlıyor. Harlem, New York'un afrikan kökenli sakinleri ile özdeşleşmiş. Bir çok kişi için haklı yada haksız önyargılar nedeniyle yürüyerek gezmenin tehlikeli sayıldığı bu semtte, trip adviser uygulamasındaki yürüyüş rotasını takip ederek yaklaşık iki saat dolaştık. Bizim için oldukça keyifli ve öğretici geçen bu gezide fotoğraf makinamızla birbirinden ilginç kareler yakaldık. Burası new york'un metropol gerçeğini bir başka açıdan kanıtlayan oldukça ilginç bir örnek, new yorkda gezerken coğrafya değiştirmişiz hissine kapıldığımız yerlerden birisi oldu bizim için. Gezimiz sırasında dikkatimiz en çok noktalar, sokalarda çok nadir beyaz insanlarla karşılaşmamız, zenci insanların kıyafetlerine de yansıyan renkli dünyaları, evlerin bakımsızlığı ve fakirlik... Bu arada zihinlerimizde zencilerle özdeşlemiş bu yerleşim bölgesinin tarih içinde kültürel ve sosyolojik anlamda önemli değişimler geçirdiğini de not düşmek isterim. Ekonomik gelişmelere de paralel olarak buranın sakinleri zaman içinde değişimler göstermiş. 17. yy'in sonunda Hollandalı göçmenlerin yerleşim yeri olan bu bölge, 1905'den itibaren zenci göçmenlerin akınına uğramış. 1920 ve 1930'lı yıllar Harlem Rönesansı olarak adlandırılan, zenci amerikalıların bir çok açıdan ortaya koydukları ile popüler oldukları dönemler olmuş. Bugün Harlem sadece zenci nüfusun değil alt gelir grubundan latinlerin de yerleşim yeri haline dönüşmüş.
İşte Harlem'den bazı kareler...
Afrika kökenli bayanların saçlarını ördürdükleri bir salon |
Harlem'deki 99 centci. Fakirliğin yüzü her yerde aynı maalesef |
Harlem'de bir esanscı |
Harlem'den ilginç duvar afişleri |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder