Boston'dan ayrıldıktan yaklasık altı saat sonra uçağımız Las Vegas semalarına varmıştı. Uçağımız inişe geçmek için alçaldığında penceren gördüğümüz manzara Las Vegas hakkında bize ilk fikri veriyordu. Manzara; uçsuz bucaksız bir çöl ortasında yüksek binalardan oluşan uzun bir cadde ve cadde gerisinde çok da yoğun olmayan konut alanları.
Bu ilk izlenimlerle havaalanına indiğimizde bizi asıl şaşırtan şey havaalanın her yerine dizilmiş kumar makinaları ve kumar oynayan insanları görmek oldu. İnanılır gibi değil, insanlar daha havaalanında kumar oynamaya başlıyorlar anlaşılan...gerisini düşünemiyorum bile...
Gezi defterime şehir hakkında kısa başlıklar halinde notlar da düşmek isterim. Unvanı Sin City (Günah Şehri) olan Las Vegas dünayada kumarhaneleriyle ünlü bir şehir. Şehir ilk kurulduğu dönemlerde bir demiryolu geçiş istasyonu olması sebebiyle mafya ve çetelerin cirit attığı kontrolsüz bir bölgeyken 1930'larda ABD'de kumarın yasal başkenti haline gelmiş. Şehir aynı zamanda dünyaca ünlü otel, moda ve eğlence markalarının gösteri alanı. Bir başka deyişle, dünyanın eğlence başkentlerinden birisi iddiasında olan bir şehir.
Las Vegas'ın çölün ortasında uzanan Strip adı verilen uzun bir caddenin etrafında yükselen büyük ve gösterişli otel ve casino binalarından oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yapıyı aşağıya aldığım çizim çok net gösteriyor.
Otellerin genelde giriş ve alt katlarını oluşturan kumarhanelerden bir kaç kesit.
Bir başka fotoğraf...
Dünyanın en müdü moda mağazaları da Strip üzerinde yer açmışlar. Bunlardan birisi...
Vegas Strip'den bir başka görüntü...
Hard Rock Cafe...
Otel binaları tasarımları ile de dikkat çekiyor.
Ünlü Ocean Eleven filmine mekan olmuş Bellagio oteli. Otel önünde akşamları yarım saat arayla yapılan su ve ışık gösterisi harikaydı.
Günün gecesinde Las Vegas'da kaldıktan sonra sabah erkenden Las Vegas'ı gezi planlarımıza asıl dahil etme nedenimiz olan Grand Canyon'a doğru yola çıktık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder